At, eşek, deve, katır gibi binek ve yük hayvanlarının sırtına göre hazırlanan ve binicisinin rahatı düşünülerek yapılan oturaklara Niğde’de “Palan”, bu zanaatla uğraşanlara da “Palancı” denilmektedir. Palan, hayvanın yüklenmesini ve yüklenen yükün taşınmasını kolaylaştırmaktadır. Palanda iskelet ağaç kullanılmamakta, “topak berdi” adı verilen ot kullanılmakta bu özelliğiyle de semerden ayrılmaktadır. Osmanlı saraylarında görevleri yük hayvanlarına vurulan palanların yapımı ve bakımı olan görevlilere Palanduzan-ı Hassa denilmekteydi. Ancak daha öncesinde palanın ilk defa kimler tarafından ya da ne zaman yapıldığına ilişkin yazılı herhangi bir kaynağa rastlanılmamaktadır. Palan yapımında bağ bıçkısı, burgu, boynuz yağı, dik çuvaldızı, dikiş makinesi, palan demiri, kası çuvaldızı, kör makas, palan makası, tokaç, yaka oyuntu bıçkısı, yüksük aletleri kullanılmaktadır. Palan yapımında iki tür malzeme kullanılmaktadır. Bunlar; kıl çuval, halı, kilim, şeker torbası gibi palanın yüzeyini kaplayan dokumalar ile halkın, Allah tarafından palan için yaratıldığı inancına sahip olduğu, iki metre boyunda, kalem şeklinde, başı kalın, ucu ince, sünger gibi olan, palanın içine doldurulan ve sazlıklarda biten bir ot olan “topak berdi” denilen ottur. Belirli ölçülerde kesilip dikilen dokuma yere serilerek topak berdinin doldurulmasıyla palan yapılmaya başlanır. Doldurulan çulun ağız kısmı dikilir. Dikilerek dokumayla birleştirilen topak berdiye kası vurma(köprü açma) işlemine geçilir. Bu işlem palanın ortasından başlanıp sonuna kadar kasının vurulması ve tekrar baştan sona vurulmasıyla yapılır. Bir sonraki aşamada palan bükülür ve bu işlemde kör makas, palan demiri, çuvaldız, kalem ve tokaç kullanılır. Palan büküldükten sonra ortaya gelen kısmı “palan kaşı”dır. Palan kaşı genellikle halıdan yapılır. Kaşın yan alt tarafında çuldan yapılan bölümleri ise “palan eteği” veya “çul”dur. Palanın bükülmesinden sonra palan yakasının oyulmasına geçilir. Bu aşamada kör makas, çuvaldız ve yaka oyuntu bıçkısı kullanılır. Palanın bu oyuntusu öyle orantılı olmalıdır ki hayvanın üzerine tam olarak otursun. Palan ustasının hası da işte bu palan yakasından belli olur.
Palanın hayvanın sırtında dengeli tutmak için “kuskun” adı verilen ve hayvanın bacaklarının arkasına sıkıştırılan bir parça konulur. Böylece palan yapımı tamamlanmış olur. Hayvanların kullanıldığı taşımacılık biçimi, zaman içerisinde kültürel yapıda da yerini almıştır.
“Eşeğin palanına, kuskununa bakmaz da Hasan Dağı’na çıraya çıkmak ister.”
“Kendimiz palancıyız, gökten palan yağsa kuskunu boğazımıza geçmez.”
“Palanından alamayan kuskunundan alır.”
Geleneksel yöntemlerle usta-çırak ilişkisi içerisinde öğrenilen palancılık mesleğinin yapım amacında ve yapım anlayışında birtakım değişimlerin olduğu görülmektedir. Son kuşak ustalarca sürdürülen palancılığın günümüzde hala devam etmesinin nedeni, Niğde’ye bağlı köylerin coğrafi yapısının hayvanın yük taşımacılığında kullanılmasını zorunlu kılmasıdır.Artık yalnız ilimiz Bor ilçesinde birkaç ustasının var olduğu bu zanaat kolu turistik amaçlı olarak değişime uğrayarak oturak, tabure gibi fonksiyonlarla üretilmekte ve satılmakta ise de palan ustaları tarafından devam ettirilmeye çalışılmaktadır